Fransızca içindeki mauvais ne anlama geliyor?
Fransızca'deki mauvais kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte mauvais'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki mauvais kelimesi kötü, kalitesiz, yanlış, hatalı, olumsuz, üzücü, kusurlu, yetersiz, noksan, kötü, ters, kötü, pis, kötü, zararlı, yanlış, kötü, hoş olmayan (deneyim, vb.), tadı kötü, kötü, yetersiz, berbat, kalitesiz, yanlış, yanlış, kötü, fena, zamansız, vakitsiz, huysuz, ters, kaba, işe yaramaz, bayat, kötü, fena, çirkin, şanssız, talihsiz, ağır, kötü, fena, kötü, fena, berbat, kinci, kindar, değersiz, kıymetsiz, öfkeli, kızgın, zararlı, iğrenç, berbat, düşük kaliteli, kötü, berbat, rezil, kötü, beceriksiz, ahlaksız, edepsiz, terbiyesiz, ahlâksız, ahlâk dışı, ayıp, talihsiz, şanssız, aşırı, çok, müfrit, (spor) kurallara aykırı, faul, faul, kara, kötü, fena, kem, kötü işçilikle yapılmış, huysuz, aksi, ters, işe yaramaz, kötü olmak, kötü, olumsuz yön, dezavantaj, daha kötü, kötü davranma, pis kokmak, kötü kokmak, fena kokmak, en kalitesiz, beceriksiz, kabiliyetsiz, uğursuz, meşum, zevksiz, (kıyafet) zevksiz, pis kokulu, kötü kokulu, tatsız, talihsiz, keyifsiz, çok hasta, ağır hasta, fena değil, şöyle böyle, ortalamanın üzerinde, fena değil, çok kötü, aksi, duyarsızca, düşüncesizce, kötü gün, kara gün, sıkıntılı zaman, arıza, kötü davranış, kötü tavır, kötü davranma, kötü muamele etme, bakımsızlık, bakıma/tamire muhtaç olma, köhnelik, kötü muamele, kötü davranış, yaramazlık, söz dinlemezlik, zarar, hizasızlık, kötü hareket/iş, zevksizlik, sinirlilik, asabiyet, kötü zaman, hem olumlu hem olumsuz yönleri olan şey, yanlış hareket, kötü hava, kötü seçim, eskilik, üzülmek, sıkılmak, kötü davranışta bulunmak, fena hareket etmek, onaylamamak, tasvip etmemek, hatalı kullanmak, yanlış yerde kullanmak, onaylamamak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
mauvais kelimesinin anlamı
kötü, kalitesizadjectif (qualité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La réception de la télévision était mauvaise. Televizyonda görüntü çok kötü. |
yanlış, hatalıadjectif (incorrect) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Votre prononciation est mauvaise. Vous devez vous entraîner. Telaffuzun hatalı, çok pratik yapman gerekiyor. |
olumsuzadjectif (opinion, critique,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La pièce a reçu une très mauvaise critique. |
üzücüadjectif (nouvelle,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai peur d'avoir de mauvaises nouvelles pour vous. |
kusurlu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yetersiz, noksanadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa vue empirait car il lisait toujours sous un mauvais éclairage. |
kötü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était un mauvais ouvrier et tout ce qu'il réparait se cassait rapidement. |
ters
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kötüadjectif (temps, climat) (hava) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La côte ouest est connue pour son mauvais temps. |
pis, kötüadjectif (koku, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Une mauvaise odeur se dégageait de la poubelle. |
zararlıadjectif (dangereux) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Fumer est mauvais (or: nuisible) pour vous. |
yanlış(réponse,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est une mauvaise réponse. |
kötü, hoş olmayan (deneyim, vb.)(déplaisant) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous passions un mauvais moment à la plage et nous sommes donc partis plus tôt. |
tadı kötü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kötüadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La mauvaise performance de l'équipe leur a fait perdre le match. |
yetersiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le mauvais anglais de l'adolescent faisait qu'il était difficile de comprendre ce qu'il disait. |
berbat(temps) (hava) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je préfère rester à la maison plutôt que de conduire lorsqu'il fait mauvais temps. |
kalitesiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yanlış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yanlışadjectif (pas le bon) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ses parents pensent que son ami est mauvais pour elle. |
kötü, fenaadjectif (journée, expérience) (gün, deneyim, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zamansız, vakitsizadjectif (importun) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était le mauvais moment pour le déranger. |
huysuz, ters, kabaadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a mauvais caractère, et râle sur tout. Çok huysuz bir yapısı vardır, her şeye homurdanıp durur. |
işe yaramaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ces outils sont vraiment mauvais. Tu dois t'équiper mieux que ça. |
bayat(gıda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce fruit sent mauvais. Il doit être pourri. |
kötü, fena, çirkinadjectif (mizaç, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il montra son mauvais caractère lorsqu'il apprit la mauvaise nouvelle. |
şanssız, talihsizadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mon équipe préférée traverse une mauvaise passe : elle n'arrête pas de perdre. |
ağıradjectif (Sports : terrain, surface) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je n'aime pas jouer au foot là-bas : le terrain est mauvais et la balle avance mal. |
kötü, fenaadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'étrange tempête de grêle en plein milieu de l'été a été interprétée comme un mauvais présage par les habitants superstitieux de la ville. |
kötü, fenaadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La ville avait une mauvaise réputation mais en réalité elle était vraiment bien. |
berbat(qualité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kinci, kindar(personne, remarque) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ses commentaires malveillants nous ont fait comprendre à quel point il était blessé et en colère. |
değersiz, kıymetsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
öfkeli, kızgınadjectif (regard) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zararlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
iğrenç, berbatadjectif (koku) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Une mauvaise odeur (or: Une odeur désagréable) se dégageait de la poubelle. |
düşük kaliteli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kötü, berbat, reziladjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est une mauvaise mère. |
kötüadjectif (humeur) (ruh hali) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
beceriksiz(action) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ahlaksız, edepsiz, terbiyesiz(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mary était une personne méchante qui faisait circuler des rumeurs à propos de toutes sortes de gens. |
ahlâksız, ahlâk dışı, ayıp(action) (hareket, davranış) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mentir à ses parents est une chose immorale. |
talihsiz, şanssız(familier) (argo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le timing de l'accident de voiture était vraiment pourri. |
aşırı, çok, müfrit(contraste) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(spor) kurallara aykırı, faul(Sports : balle) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
faul(Sports : balle) (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le joueur anglais s'est pris un carton jaune pour une faute commise sur un Français. |
kara(tache, marque) (leke, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa condamnation allait marquer son casier judiciaire d'une empreinte indélébile. |
kötü, fena, kem(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'enfant méchant tourmentait le chaton. |
kötü işçilikle yapılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
huysuz, aksi, ters
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
işe yaramaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a abandonné son rêve de devenir artiste car ses peintures n'étaient pas bonnes. Elle joue dans un groupe mais j'ai entendu dire qu'ils n'étaient pas bons (or: qu'ils étaient mauvais). |
kötü olmak(bir şeyde) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pourquoi la Grande-Bretagne est-elle si mauvaise au tennis ? |
kötünom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous devons prendre le bon comme le mauvais. |
olumsuz yön, dezavantaj
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quel est l'inconvénient de suivre ce plan d'action ? |
daha kötü(kıyaslama) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était pas bon hier, mais aujourd'hui, c'est pire. |
kötü davranma(envers les animaux) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La cruauté envers les animaux ne doit pas être tolérée. |
pis kokmak, kötü kokmak, fena kokmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pouah ! Ça pue dans la salle de bain. Tu devrais ouvrir une fenêtre. Öf! Tuvalet çok pis kokuyor. Bir pencere açsan iyi olur. |
en kalitesiz(qualité : objet,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les pires meubles ne coûtent pas moins cher que les meilleurs. |
beceriksiz, kabiliyetsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uğursuz, meşum
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zevksiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les étagères étaient remplies d'objets décoratifs de mauvais goût. |
(kıyafet) zevksiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tout le monde est venu à la fête habillé avec des tenues de mauvais goût. |
pis kokulu, kötü kokulu(familier) (resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ouah, ce fromage pue vraiment. Tu es sûr qu'on peut le manger ? |
tatsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
talihsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
keyifsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il sera de mauvaise humeur lorsqu'il s'apercevra que tu as mangé son chocolat. |
çok hasta, ağır hastalocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Paul était en mauvais (or: piteux) état après son accident de moto. |
fena değil, şöyle böyleadjectif (nourriture) Cette sauce n'est pas succulente, mais elle n'est pas mauvaise non plus. |
ortalamanın üzerinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
fena değil
Je croyais que j'allais détester mon nouveau boulot, mais il n'est en fait pas si mal (or: pas si mal que ça). |
çok kötü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle est au lit avec une très mauvaise grippe. |
aksi(état, qualité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le professeur de piano de Daria est un homme irascible. |
duyarsızca, düşüncesizcelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Certains ont accusé l'humoriste de se comporter avec mauvais goût. |
kötü gün, kara gün, sıkıntılı zaman(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je mets un peu d'argent dans mon fonds d'urgence pour les jours difficiles (or: pour les mauvais jours). Il est important de mettre de l'argent de côté pour les jours difficiles (or: pour les mauvais jours). |
arızanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai laissé la voiture au garage à cause d'un mauvais fonctionnement du système électrique. |
kötü davranış, kötü tavır
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les élèves ont été convoqués chez le directeur pour mauvaise conduite. |
kötü davranma, kötü muamele etmenom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le mauvais traitement des employés ne sera pas toléré dans cette entreprise. |
bakımsızlık, bakıma/tamire muhtaç olma, köhneliknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le vieux théâtre, autrefois majestueux et imposant, était tombé en délabrement. |
kötü muamele, kötü davranış
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yaramazlık, söz dinlemezlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
zararnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hizasızlıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kötü hareket/iş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'était une mauvaise idée de mentionner le nouveau copain de Lisa devant son ex. |
zevksizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai toujours eu mauvais goût en matière de vêtements. |
sinirlilik, asabiyetnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai mauvais caractère, mais j'apprends à me contrôler. |
kötü zaman
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tu es arrivé au mauvais moment. // Notre service vient de voir son budget réduit, alors, ce n'est pas le bon moment pour demander une augmentation au patron. |
hem olumlu hem olumsuz yönleri olan şeynom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les ordinateurs ont du bon et du mauvais : ils sont super quand ils fonctionnent et exaspérants quand ce n'est pas le cas ! |
yanlış hareket(au niveau stratégique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Lui dire de suivre son conseil était vraiment une erreur (or: une mauvaise idée). Je réalise à présent que l'achat de cette voiture neuve était une erreur (or: une mauvaise idée). |
kötü havanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le mauvais temps nous a empêchés d'aller à la pêche. |
kötü seçimnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le mauvais jugement d'Elizabeth Taylor en matière d'hommes est bien connu. |
eskilik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
üzülmek, sıkılmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Carl se tracassait toujours quand ses enfants avaient du retard. |
kötü davranışta bulunmak, fena hareket etmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les filles se sont mal conduites (or: se sont mal comportées) à la messe et ont été renvoyées. |
onaylamamak, tasvip etmemekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je ne pense pas que ta mère désapprouvera, mais ne lui demande pas si elle est de mauvaise humeur. |
hatalı kullanmak, yanlış yerde kullanmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dan a brisé le couteau parce qu'il l'a mal utilisé. |
onaylamamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les professeurs voient d'un mauvais œil les élèves qui arrivent en retard en cours. La direction voit d'un mauvais œil les employés qui discutent à la fontaine à eau. |
Fransızca öğrenelim
Artık mauvais'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
mauvais ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.