İngilizce içindeki blinking ne anlama geliyor?

İngilizce'deki blinking kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte blinking'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki blinking kelimesi göz kırpma, sinyal, lanet olası, kahrolası, göz kırpmak, (ışık) yanıp sönmek, göz kırpma, gözünü bile kırpmamak, bakış, buzdan yansıyan güneş ışığı, gözünü kısmak, hayret etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

blinking kelimesinin anlamı

göz kırpma

noun (uncountable (opening and closing eyes)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Blinking keeps your eyes moist.

sinyal

adjective (indicator: blinking on and off)

The blinking indicator of the car in front misled me into thinking it was turning right.

lanet olası, kahrolası

adjective (UK, regional, slang, euphemism (intensifier: showing irritation) (argo)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Wait a blinking minute! You owe me 20 quid!

göz kırpmak

intransitive verb (person: open and close eyes)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Helen blinked quickly to clear the dust out of her eyes.

(ışık) yanıp sönmek

intransitive verb (light: go on, off)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The lights blinked as the storm raged on outside.

göz kırpma

noun (eyes: rapid opening-and-closing)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The patient's eyes are bothering her, but her blink is normal.

gözünü bile kırpmamak

verbal expression (figurative, informal (not react to) (tepki göstermemek)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Joshua is so rich, he doesn't blink at paying $800 for a wristwatch.

bakış

noun (glimpse, glance)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Judy turned and left without a blink in my direction.

buzdan yansıyan güneş ışığı

noun (light reflection from sea ice)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There was blink on the Arctic horizon.

gözünü kısmak

intransitive verb (see with half-closed eyes)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Karen blinked at the scenery in the glaring sunlight.

hayret etmek

(be amazed)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Rose blinked at the huge pile of Christmas presents.

İngilizce öğrenelim

Artık blinking'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.