İngilizce içindeki drawn ne anlama geliyor?

İngilizce'deki drawn kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte drawn'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki drawn kelimesi kalemle çizilmiş, (geri) çekilmiş, çekilen, açık, açılmış, asık (yüz), yorgun, süzgün (ifade), berabere biten, (tereyağı) eritilmiş/suyla karıştırılmış, çizim yapmak, çizmek, silah çekmek, çekmek, yol açmak, neden olmak, berabere kalmak, berabere bitirmek, atraksiyon, beraberlik, çekiş, çekiliş, içine çekme, silah çekme, çekme, çekiş, vadi, resim çizmek, resim yapmak, yaklaşmak, silah çekmek, kura çekmek, demlenmek, çekmek, çekip çıkarmak, çekmek, çekmek, kazanmak, çıkarmak, seçmek, çekmek, çatmak, germek, demlemek, almak, uzun süren anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

drawn kelimesinin anlamı

kalemle çizilmiş

adjective (line, picture: made with a pencil)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The picture was so good that the drawn lines seemed almost to have a life of their own.

(geri) çekilmiş, çekilen

adjective (curtains: pulled shut)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The drawn curtains suggested the householders were still in bed.

açık, açılmış

adjective (curtains: pulled open) (perde)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
With the curtains drawn wide, I had a breathtaking view across the valley.

asık (yüz), yorgun, süzgün (ifade)

adjective (expression, face: tired)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The boss's drawn face suggested he had spent the whole night in the office.

berabere biten

adjective (sports match: tied) (maç)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The drawn match meant there would have to be a replay.

(tereyağı) eritilmiş/suyla karıştırılmış

adjective (US (butter: melted, clarified)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Serve this dish with drawn butter.

çizim yapmak

intransitive verb (sketch, do drawings)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The artist picked up a sketch pad and began to draw.

çizmek

transitive verb (sketch a picture)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I like to draw trees on my school books.
Okul kitaplarımın üzerine ağaç resimleri çizmeye bayılıyorum.

silah çekmek

transitive verb (take out a weapon)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The cowboy drew his gun to show that he was serious.
Kovboy ciddi olduğunu göstermek için silahını çekti.

çekmek

transitive verb (attract)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Fights usually draw large crowds.

yol açmak, neden olmak

transitive verb (figurative (elicit, arouse) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Racial remarks will usually draw anger from others.

berabere kalmak, berabere bitirmek

intransitive verb (tie a game) (oyun, maç, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Neither team won the game; they drew.
İki takım da oyunu kazanamadı; berabere kaldılar.

atraksiyon

noun (attraction) (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The governor's speech was a big draw, so there were many people in attendance.
ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Şirket hayır kurumları yararına bir atraksiyon düzenledi.

beraberlik

noun (tied game) (maçta, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The football match was a draw.

çekiş

noun (power to attract)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The man had some sort of draw on women that we couldn't understand.

çekiliş

noun (drawing of lots) (piyango)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A draw was used to create four teams. She won the draw for the blueberry pie.

içine çekme

noun (smoking: inhalation) (sigara)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
A draw of cigarette smoke is often followed by a cough.

silah çekme

noun (removal of a gun)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The cowboy had a quick draw and shot the other cowboys first.

çekme, çekiş

noun (pull)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
His draw of a four from the hat put him on team four.

vadi

noun (US (gully)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The horsemen are waiting in the draw behind that hill.

resim çizmek, resim yapmak

intransitive verb (sketch)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
She likes to spend her time drawing.

yaklaşmak

intransitive verb (approach)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
As he drew close to home, he heard the sound of the fire.

silah çekmek

intransitive verb (take out a weapon)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The cowboy drew quickly.

kura çekmek

intransitive verb (select [sth] by lots)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
We will draw from a hat to see who goes on which team.

demlenmek

intransitive verb (tea: brew) (çay)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Leave the tea alone! Just let it draw.

çekmek

transitive verb (pull [sth] behind)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The truck is strong enough to draw a one-ton trailer.

çekip çıkarmak

transitive verb (extract [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Before people had running water in their homes, they would have to go to a well to draw water.

çekmek

transitive verb (curtain, drapes: pull shut) (perde)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Each night they draw the curtains.

çekmek

transitive verb (withdraw money) (para)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He draws fifty dollars from my account every Friday.

kazanmak

transitive verb (earn [sth]) (para)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He draws a large salary.

çıkarmak

transitive verb (formulate [sth]) (sonuç, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
You can draw whatever conclusion you want, but I believe that he did it.

seçmek

transitive verb (select [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Let's draw sticks to see who has to go. Longer stick wins.

çekmek

transitive verb (cards: take out) (iskambil kağıdı, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
She drew a card from the top of the deck.

çatmak

transitive verb (contract, wrinkle [sth]) (kaş)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
She drew her brow in deep thought.

germek

transitive verb (bow: bend to shoot arrow) (ok yayı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The archer draws his bow, and then releases the arrow.

demlemek

transitive verb (tea: brew) (çay)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
She never draws the tea properly - it's always too weak.

almak

(take, obtain [sth]) (ilham, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
He draws inspiration from his past.

uzun süren

adjective (protracted)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I'm sick of his long, drawn-out speeches.

İngilizce öğrenelim

Artık drawn'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

drawn ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.