İngilizce içindeki middle ne anlama geliyor?

İngilizce'deki middle kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte middle'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki middle kelimesi orta nokta, orta, merkez, orta, orta, orta, ortaçağ, göbek, orta kısım, ortada, içinde, ortasında, ortasında, ortasında, ile uğraşmak, ücra yer, orta yaş, Ortaçağ, ortanca evlat, ortanca çocuk, burjuva, orta direk, orta halli, Ortadoğu, Ortadoğu ile ilgili, Orta Doğu, Doğu Akdeniz, orta parmak, orta yol, ikinci adın ilk harfi, ikinci isim, ikinci ad, ortaokul, ortaokul, orta yaşlı, tam ortasında/tam ortasına, üst orta sınıf anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

middle kelimesinin anlamı

orta nokta, orta

noun (distance: halfway point)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The 50-yard line is in the middle of the football field.

merkez

noun (centre)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There is a dot in the middle of the circle.

orta

noun (time: halfway point) (süre)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I lost interest in the middle of the film.

orta

adjective (distance: halfway)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
He stopped to rest in the middle point of his journey.
Kat edeceği yolun orta noktasında bir yerde dinlenmek için durdu.

orta

adjective (intermediate) (aşama, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
This project has five phases; we are currently working on one of the middle phases.

ortaçağ

adjective (period of a language) (lisan)

Many people don't realise that Chaucer wrote "The Canterbury Tales" in Middle English.

göbek

noun (informal (waist)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
His middle kept expanding, so he had to buy new, bigger clothes.

orta kısım

noun (middle part of a syllogism)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In a syllogism, the middle is excluded from the conclusion.

ortada

adverb (in the centre)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The area in the middle is called the bull's eye.

içinde

adverb (inside)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
This pastry has custard in the middle.

ortasında

preposition (at the centre of)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The Temple of Confucius is in the middle of the city.

ortasında

preposition (among)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
In the middle of the skyscrapers stood one tiny house.

ortasında

preposition (still involved in)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
We were in the middle of an argument when the phone rang.

ile uğraşmak

preposition (still doing)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I can't talk to you now. I'm in the middle of fixing dinner.

ücra yer

expression (figurative (in an insignificant place)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Richard lived out in the middle of nowhere.

orta yaş

noun (mature years: 50s)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
When Ray reached middle age, he knew he needed to do something to get his body in shape.

Ortaçağ

plural noun (medieval period)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Most European societies were feudal during the Middle Ages.

ortanca evlat, ortanca çocuk

noun ([sb] with older and younger siblings)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

burjuva

noun (educated, well-off people)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Their son is very rebellious and rejects the values of the middle class.

orta direk

noun (between low and high income)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
With hard work, their family rose up from the working class to the more comfortable middle class.

orta halli

adjective (educated and well off)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
She comes from a very nice middle class family.

Ortadoğu

noun (eastern Mediterranean region)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Yemen is the poorest country in the Middle East.

Ortadoğu ile ilgili

noun as adjective (relating to the Middle East)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
They were arguing about the country's Middle East policy.

Orta Doğu

adjective (of or from the Middle East)

Middle Eastern cuisine is one of the healthiest on earth.

Doğu Akdeniz

adjective (Eastern Mediterranean)

Sumac is a Middle Eastern spice made from ground berries.

orta parmak

noun (longest finger)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The middle finger is between the index finger and the ring finger. To "give someone the bird" is to extend your middle finger in an obscene gesture.

orta yol

noun (compromise)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He wants a city break whereas I want a beach holiday, so we will have to find some middle ground.

ikinci adın ilk harfi

noun (first letter of middle name)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My brother and I have different middle initials: his full initials are MJK and mine are MSK.

ikinci isim, ikinci ad

noun (second or additional given name)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I never use my middle name. His first name was Michael, but everyone called him by his middle name, John.

ortaokul

noun (US (junior high)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Parental support plays a vital role in helping preteens and teens succeed in middle school.

ortaokul

noun (UK (school for ages 9-13)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
My 11-year-old son is at middle school.

orta yaşlı

adjective (in mature adulthood)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The keenest internet shoppers are middle-aged men and women.

tam ortasında/tam ortasına

adverb (informal (right in the centre)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The golfer's shot landed smack in the middle of the lake.

üst orta sınıf

noun (wealthy, highly-educated people)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Paying college tuitions nowadays can be difficult even for families in the upper middle class.

İngilizce öğrenelim

Artık middle'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

middle ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.