İspanyolca içindeki algo ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki algo kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte algo'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki algo kelimesi (herhangi) bir şey, bir şey, biraz, bir miktar, bir şekilde, bir parça, şey, hoş sürpriz, biraz, biraz, hafif, hafiften, bayağı, aşağı bakmak, rica etmek, istemek, talep etmek, televizyonda yayınlamak, (çözüm, vb.) aramak/arayıp bulmak, atıştırmalık, çağ dışı şey, kolaylaştıran/kolaylaştırıcı şey, sarkan şey, vidalamak, örmek, mırıldanmak, mırıldamak, üç kopyasını çıkarmak, üç kopyasını yapmak, kekeleyerek söylemek, hizalamak, yazıya dökmek, vurgu yapmak, vurgulamak, ambalajını açmak/çıkarmak, değiş tokuş etmek, teklif etmek, ile beneklemek, gereklilik, bilgi vermek, bilgilendirmek, önemsiz/değersiz şey, birbirine bağlamak, zorlamak, birbirine bağlamak, elde tutmaya değer nesne/kimse, (işleri, vb.) sonraya bırakmak, ağırdan almak, örtüşmek, yapmak, yerini belirlemek, grafiğini çizmek, biraz, aç, karnı aç, az çok, biraz daha, kısmetinde olmak, kapılmak, yaşamak, az çok, bence, benim fikrime göre, hiç de, gibi, ne var, üzere olmak, başka işin mi yok, unutmayın ki, şey, alkollü içkiden sonra alınan içecek, kesinlik, katiyet, tireleme, tire ile birleştirme, ciddi şey, üzerinde düşünülen/kafa yorulan şey, art niyet, başka bir şey, düşündürücü şey, suikast, ezber bozan şey, stres yaratıcısı, hakkında, aynı şekilde, oldukça fazla, mücadele eden kimse, mücadeleci, kandırmak, ayartmak, zorlamak, zorunda bırakmak, mecbur etmek, kötü yapmak, teşvik etmek, elinden gelenin en iyisini yapmak, hakkına sahip olmak, aklından çıkarmak, kafasından atmak, yaşayarak öğrenmek, yaşadıkça öğrenmek, anlamasına/görmesine yardım etmek, uygulamaya geçirmek, uygulamaya koymak, hesaba katmak, dikkate almak, değiş tokuş etmek, takas yapmak, alkol almak, çaba sarf etmek, çaba göstermek, -e özellikle dikkat etmek, ateşe vermek, önemli bir şeye değinmek, gerçekleştirmek, engellemek, engel olmak, mani olmak, harekete geçmek, sarmak, enerjisi olmak, yoksun bırakmak, yapamamak, sabırsızlanmak, başarmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
algo kelimesinin anlamı
(herhangi) bir şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Buscamos algo para comer. Yiyecek bir şey arıyoruz. |
bir şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Algo me está molestando. Beni rahatsız eden bir şey var. |
biraz, bir miktar(sayılamaz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¿Quieres algo más de vino? Biraz daha şarap alır mıydın? |
bir şekildeadverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Me pareció que tenía algo diferente, luego caí en cuenta de que se había afeitado la barba. |
bir parçaadverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Hace algo de frío aquí. |
şeypronombre (belirsiz) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Él dijo que iba a buscar algo en su habitación. |
hoş sürpriz
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tengo algo para ella. Le hice una tarjeta y la voy a sorprender mañana. Ona hoş bir sürprizim var. Bir kart yazdım ve yarın kendisine vererek sürpriz yapacağım. |
biraz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Este actor es ligeramente mayor para el papel. Çizgi film izlemek için biraz yaşlı değil misin? |
biraz, hafif, hafiften
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estoy un poco cansado después del paseo. Yürüyüşten sonra kendimi biraz yorgun hissediyorum. |
bayağı
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estoy un poco harto de que te quejes todo el tiempo. |
aşağı bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Desde nuestro cuarto de hotel podíamos otear la plaza. |
rica etmek, istemek, talep etmek(formal) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El artista solicitó opiniones sobre su nueva escultura. |
televizyonda yayınlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
(çözüm, vb.) aramak/arayıp bulmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nos pasamos varios meses buscando el mejor restaurante tailandés de la ciudad. |
atıştırmalık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Paul fue al bar por una pinta y un tentempié. |
çağ dışı şey(figurado) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El edificio del viejo asilo es un dinosaurio y necesita ser demolido. |
kolaylaştıran/kolaylaştırıcı şey(factor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El dinero siempre es un gran facilitador para la toma de decisiones. |
sarkan şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El saliente mantiene las ventanas a la sombra la mayor parte del día. |
vidalamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Atornilló las repisas a la pared. Kitap raflarını duvara vidaladı. |
örmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Peter tejió una bufanda para sí mismo porque estaba aburrido. |
mırıldanmak, mırıldamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tom masculló alguna excusa sobre estar enfermo y se fue del trabajo. |
üç kopyasını çıkarmak, üç kopyasını yapmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kekeleyerek söylemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Rick pidió disculpas tartamudeando. |
hizalamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Por favor alineá los cuadros en la pared para que estén todos derechos. |
yazıya dökmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Anotar tus pensamientos te ayuda a pensar las cosas con más claridad. |
vurgu yapmak, vurgulamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Él enfatizó las palabras al levantar su voz. Sesini yükselterek kelimeleri vurguladı. |
ambalajını açmak/çıkarmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Desembalamos los componentes y nos dimos cuenta de que faltaban algunos. |
değiş tokuş etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los refugiados se vieron obligados a canjear sus pertenencias por comida. |
teklif etmek(vermeyi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Deberías ofrecerle el último caramelo a tu hermana. |
ile beneklemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los niños motearon el huevo de pascua con varios colores. |
gereklilik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un buen conocimiento de la gramática es una necesidad para este trabajo. |
bilgi vermek, bilgilendirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si estás interesado en este tema, este libro te instruiría. |
önemsiz/değersiz şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Prefiero ver un documental que esa banalidad romántica. |
birbirine bağlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
zorlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No iré. No puedes obligarme. |
birbirine bağlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) En este poema, el poeta exitosamente interconecta la alegría y el enojo. |
elde tutmaya değer nesne/kimse(figurado) (gündelik dil, mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Amy supo al instante que su nuevo novio era una joya. |
(işleri, vb.) sonraya bırakmak, ağırdan almak(formal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Muchos alumnos procrastinan las obligaciones y por eso obtienen malas notas. |
örtüşmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Estas dos teorías coinciden. |
yapmak(arama, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Hago la llamada por usted? |
yerini belirlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Traza la línea en el gráfico. |
grafiğini çizmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dibuja la solución en el gráfico. |
birazlocución preposicional (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¿Tienes algo de pan? Biraz ekmeğiniz var mı? |
aç, karnı aç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
az çok
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Adriana tiene una amiga, o algo así, que solo la ve cuando sus otros amigos tienen planes. |
biraz daha
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¿Tenemos algo más de pan? |
kısmetinde olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ella está destinada a hacer carrera en la música, tiene la voz más hermosa que he oído nunca. |
kapılmak(coloquial) (bir hisse) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le entró (or: dio) un antojo de alcachofas. |
yaşamaklocución verbal (sıkıntı, sorun, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No quiero tener que enfrentarme a ese problema. |
az çok
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Hace un poco de frío para usar shorts. |
bence, benim fikrime görelocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sé que no te haré cambiar de idea, pero por si sirve de algo, creo que esa falda te queda fatal. |
hiç delocución verbal (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Este plato dista mucho de ser una exquisitez. |
gibi
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) ¿Quieres papel tapiz morado? Yo estaba pensando en algo parecido al beige. |
ne varlocución interjectiva (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Sara parecía triste así que le pregunté: "¿Pasa algo?" |
üzere olmaklocución preposicional (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Estaba cerca de irse cuando él finalmente apareció. |
başka işin mi yok
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Cuando dije que estaba traduciendo la Biblia al Vulcano, todos dijeron: "¡haz algo útil con tu vida!". |
unutmayın ki(formal) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Por favor, fíjese que ésta es un área de no fumar. |
şey(iş) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La pintura es algo bello. |
alkollü içkiden sonra alınan içecek
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bob se tomó una bebida de arándano después de un trago de vodka. |
kesinlik, katiyet(coloquial) (kıs, resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tireleme, tire ile birleştirme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Algunas mujeres escriben sus apellidos separados con guion cuando se casan. |
ciddi şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No es chiste agarrarse los dedos con la puerta del auto. |
üzerinde düşünülen/kafa yorulan şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El informe anual le dio a los analistas algo para considerar. |
art niyet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sospeché que había un motivo oculto tras su inesperado ofrecimiento de ayuda. |
başka bir şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¿Te traigo algo más de la tienda? |
düşündürücü şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sí, tus ideas ciertamente son algo para reflexionar. |
suikast(figurado) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El senador murió en un accidente de autos pero se sospecha que hubo juego sucio. |
ezber bozan şey(figurado) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ulises fue un punto de inflexión en la historia de la literatura moderna. |
stres yaratıcısı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hakkındalocución preposicional (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) |
aynı şekildelocución preposicional (fam) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La "viola da gamba" es algo así como una mezcla entre una guitarra y un violonchelo. |
oldukça fazlalocución adverbial (coloquial) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ha quedado una barbaridad de arroz en la olla por si alguno quiere repetir. |
mücadele eden kimse, mücadeleci
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Batman es un famoso personaje que combate el crimen. |
kandırmak, ayartmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ann trató de persuadir a su jefe para cerrar la oficina temprano los viernes. |
zorlamak, zorunda bırakmak, mecbur etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El comportamiento de Daniel obligó a su madre a disculparse en su nombre. |
kötü yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
teşvik etmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El político exhortó a los constituyentes a discutir la ley propuesta. |
elinden gelenin en iyisini yapmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Solo hazlo lo mejor que puedas. Eso es todo lo que te pueden pedir. |
hakkına sahip olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Solamente tienes derecho a un reembolso si los bienes están dañados. |
aklından çıkarmak, kafasından atmak(birşeyi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ya sé que fue duro romper, pero tienes que sacártelo de la cabeza. |
yaşayarak öğrenmek, yaşadıkça öğrenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) «Vivir y aprender» es mi lema: todos aprendemos de nuestros errores. |
anlamasına/görmesine yardım etmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me gustaría poder hacerle ver cuánto lo amo. |
uygulamaya geçirmek, uygulamaya koymaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Las nuevas disposiciones todavía deben ponerse en práctica. |
hesaba katmak, dikkate almaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Para aplicar la pena el juez tuvo en cuenta que el acusado era reincidente. |
değiş tokuş etmek, takas yapmak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los nuevos parlantes se ven bien vestidos, pero no sacrificaría el sonido por la apariencia. |
alkol almaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tiene la lengua suelta esta noche, me pregunto si habrá bebido algo. |
çaba sarf etmek, çaba göstermeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Podrías dejar de fumar si sólo pusieras algo de tu parte. |
-e özellikle dikkat etmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El profesor de matemáticas dijo que debíamos prestar especial atención a los signos negativos. |
ateşe vermeklocución verbal (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Incendió su propia casa para cobrar la indemnización del seguro. |
önemli bir şeye değinmekverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No me interrumpas, voy a decir algo importante. |
gerçekleştirmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A mí se me ocurrió la idea, pero tú la hiciste realidad. |
engellemek, engel olmak, mani olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un agente de policía le impidió acceder al edificio. |
harekete geçmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No podemos ignorar la situación, debemos hacer algo. |
sarmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lo envolví con un lazo alrededor para que pareciese más bonito. |
enerjisi olmak(coloquial) (bir şeyi yapmak için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Estoy tan cansado que no tengo ni ganas de ir a la fiesta. |
yoksun bırakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yapamamaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No pudo escalar la montaña debido a su asma. |
sabırsızlanmak(figurado) (bir şey için) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) No puedo esperar a que termine este día. |
başarmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Estar en el paro me va a servir para terminar de hacer las cosas en la casa. |
İspanyolca öğrenelim
Artık algo'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
algo ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.