İspanyolca içindeki hablar ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki hablar kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte hablar'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki hablar kelimesi konuşmak, (birisiyle) konuşmak, sohbet etmek, bilmek, konuşmak, sohbet etmek, iletişim kurmak, haberleşmek, konuşmak, ders vermek, laflamak, sohbet etmek, açıkça söylemek, söze karışmak, muhabbet etmek, temas/irtibat halinde olmak, iletişime geçmek, irtibata geçmek, konuşmak, ile konuşmak, hakkında konuşmak, konuşma tarzı, konuşma biçimi, konuşmak, sözü uzatmak, lafı uzatmak, lafı ağzında gevelemek, (konuşma, tavır, vb.) rahat, belirsizce konuşmak, konuşma tarzı, konuşma şekli, yorum yapmak, fikir beyan etmek, zırvalamak, konuşmak/yazmak, akıcı, kıvrak, fasih, sözsüzce, sözsüz olarak, şöyle dursun, ve, ağır konuşma, yavaş konuşma, , yapmacıklık, irtibat kurmak, (bir konuyu, vb.) daha ayrıntılı olarak görüşmek/tartışmak, sertçe eleştirmek, sohbet etmek, muhabbet etmek, ciddi ciddi konuşmak/bir kenara çekip konuşmak, (biriyle) konuşmak/ciddi konuşma yapmak, açık söylemek, açık konuşmak, açıkça anlatmak, sesini duyurmak, sözünde doğru olmak, inanır gibi yapmak, havadan sudan konuşmak, laflamak, çene çalmak, açıklama gerektirmeyen, övmek, övgüyle sözetmek, hakkında kötü konuşmak/kötü şeyler söylemek, basit/açık bir dille konuşmak, hakkında iyi konuşmak/iyi şeyler söylemek, işten konuşmak, mırıldanmak, fısıldar gibi konuşmak, sesini kesmek, susmak, sessiz olmak, konuşmak, mırıldanmak, ile konuşmak, homurdanmak, homurdanarak konuşmak, sesini yükseltmek, yüksek sesle konuşmak, sesini yükseltmek, şakalaşmak, durmadan konuşmak, çok konuşmak, konuşup durmak, aşağılamak, konuşmak, söz etmek, düşünmeden/pat diye söylemek, kötülemek, aleyhinde konuşmak, kötülemek, iyi konuşmak, iyi şeyler söylemek, lehine konuşmak, hakkında konuşmak, adına konuşmak, ile konuşmak, olasılığını tartışmak, hakkında konuşma yapmak, daha yüksek sesle konuşmak, tartışarak çözmek, bağırarak söylemek, çok daha az, irtibat halinde olmak, konuyu kapatmak, boş konuşmak, saçma sapan konuşmak, boş boş konuşmak, yavaş konuşmak, ağır konuşmak, boş konuşmak, ile konuşmak, uzun uzun konuşmak, -e danışmak, konuşup durmak, konuşmak, kötülemek, konuşmaya başlamak, hakkında konuşmak, küçümsemek, tartışmak, basitleştirmek, sesi titremek, zırvalamak, heyecanla/öfkeyle konuşmak, anlamsızca konuşmak, konuşup durmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
hablar kelimesinin anlamı
konuşmakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) El maestro exigió que el estudiante hablara. Öğretmen öğrencisine konuşmasını söyledi. |
(birisiyle) konuşmak, sohbet etmekverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Hablaron durante muchas horas por teléfono. Annesiyle telefonda çene çalmayı çok sever. |
bilmekverbo intransitivo (lisan) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Hablas inglés? İngilizce biliyor musunuz? |
konuşmak, sohbet etmekverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Me alegro de verte. ¿Podemos hablar? |
iletişim kurmak, haberleşmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ella sabe cómo hablar. |
konuşmak(mahkum, şahit, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Después de cuatro horas de interrogatorio, el testigo finalmente habló. |
ders vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El embajador hablará en la universidad esta noche. |
laflamak, sohbet etmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ellos pueden hablar durante horas. |
açıkça söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¡Exprésate si eso te preocupa! |
söze karışmak(figurado) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si sabes la respuesta por favor canta. |
muhabbet etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Marcos estaba charlando con sus amigos. |
temas/irtibat halinde olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Ustedes dos todavía están en contacto? |
iletişime geçmek, irtibata geçmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nos podremos en contacto pronto. |
konuşmak(birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ella habla con sus mascotas aunque no puedan responderle. |
ile konuşmak(birisi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Puede hablar contigo un minuto? Hablaré con mis asociados y te responderé. |
hakkında konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hablamos sobre la película que acabábamos de ver. Az önce seyrettiğimiz film hakkında konuştuk. |
konuşma tarzı, konuşma biçimi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Su modo de hablar hacía obvio que ella era de Nueva York. |
konuşmak(bir konuyu birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Vinnie está causando problemas? No te preocupes, voy a hablar con él. |
sözü uzatmak, lafı uzatmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
lafı ağzında gevelemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Brian había bebido mucho y no paraba de mascullar. |
(konuşma, tavır, vb.) rahat
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Eric vive la vida con una actitud despreocupada, importándole poco el dinero o el éxito. |
belirsizce konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Adam había estado bebiendo durante horas y, cuando hablaba, solo podía mascullar. |
konuşma tarzı, konuşma şekli
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El habla de la mayoría de los jóvenes contiene jerga. |
yorum yapmak, fikir beyan etmek(bir şey hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Él comentó el artículo de periódico. |
zırvalamak(kaba) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¡Para de mentir! Los dos sabemos que en tu historia no hay nada cierto. |
konuşmak/yazmak(al hablar) (belirli bir tarzda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Rafael se entusiasmaba hablando de los vinos que había bebido la noche anterior. Cuando la autora describió la escena de los mercados coloridos, se entusiasmó. |
akıcı, kıvrak, fasih
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Habla tres idiomas con fluidez. Üç dili de akıcı bir şekilde konuşur. |
sözsüzce, sözsüz olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şöyle dursun
No entro en la talla mediana, y mucho menos en la pequeña. |
ve
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Debo llevar a los niños a la escuela, por no hablar de hacer las compras. |
ağır konuşma, yavaş konuşma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mucha gente del sur del país tiene una pronunciación lenta. |
locución verbal Posiblemente hablar en público sea el mayor de mis temores. |
yapmacıklık(figurado) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sus políticas de apoyo a las familias pobres son algo más que pura palabrería. |
irtibat kurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Has estado en contacto con ella últimamente? |
(bir konuyu, vb.) daha ayrıntılı olarak görüşmek/tartışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los padres pueden arreglar una reunión con la escuela para discutir más extensamente el tema. |
sertçe eleştirmek(coloquial) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Te la pasas hablando pestes, pero no te gusta cuando alguien te ataca. |
sohbet etmek, muhabbet etmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hablé largo y tendido con un viejo amigo ayer en el mercado. No se habían visto en años y aprovecharon la oportunidad para hablar largo y tendido. |
ciddi ciddi konuşmak/bir kenara çekip konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si quieres renovar tu cocina, habla con mi hermano; él lo hizo el año pasado. |
(biriyle) konuşmak/ciddi konuşma yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El jefe tuvo una charla con Bill sobre su impuntualidad. |
açık söylemek, açık konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El director ejecutivo habló con franqueza: "este negocio necesita renovarse o sufrirá las consecuencias". |
açıkça anlatmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nunca más debes hacer eso, ¿hablé claro? |
sesini duyurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A Clive le gusta hacerse oír en las discusiones de la clase. |
sözünde doğru olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Realmente piensa lo que dice, o son solo palabras vacías? |
inanır gibi yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Obama habló de boca para afuera sobre cerrar Guantánamo, pero todavía no ha hecho nada. |
havadan sudan konuşmak, laflamak, çene çalmak(AR, coloquial) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No hablamos de nada importante esa noche, solo de bueyes perdidos. |
açıklama gerektirmeyen(figurado) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La causa del accidente habla por sí misma, alguien fue descuidado. |
övmek, övgüyle sözetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Trae una excelente recomendación; Don Julio habla muy bien de usted. |
hakkında kötü konuşmak/kötü şeyler söylemeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No deberías hablar mal de alguien cuando no está presente. |
basit/açık bir dille konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Habló claro sobre los problemas de igualdad de género. |
hakkında iyi konuşmak/iyi şeyler söylemeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Necesitas que tus clientes hablen bien de ti a sus amigos y conocidos. |
işten konuşmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi socio y yo hablamos de trabajo después de la cena. |
mırıldanmak, fısıldar gibi konuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Tim hablaba entre dientes consigo mismo mientras trabajaba. |
sesini kesmek, susmak, sessiz olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mejor hablemos más bajo o vamos a despertar al bebé. |
konuşmaklocución verbal (CL, coloquial) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si creías que estaba equivocado, ¡deberías hablar con la boca de la cara y decirlo! |
mırıldanmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) No puedo entender a Lucy cuando habla entre dientes. |
ile konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Siempre es un placer hablar con mi abuela. Me gustaría hablar contigo antes de que te vayas a casa. |
homurdanmak, homurdanarak konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me escapé por la puerta de atrás mientras ella hablaba sin cesar. |
sesini yükseltmek, yüksek sesle konuşmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hable más fuerte, desde acá atrás no alcanzamos a escucharlo. |
sesini yükseltmekverbo intransitivo (sin rodeos) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Basta de dar vueltas, hablá claro ¿para qué viniste? |
şakalaşmaklocución verbal (AR, coloquial) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Y aunque mechábamos un chiste tras otro no estábamos hablando en joda, discutíamos algo muy serio. |
durmadan konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çok konuşmak, konuşup durmaklocución verbal (bir şey/birisi hakkında) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El profesor no paró de hablar del tema a pesar de que muchos alumnos estaban dormidos. |
aşağılamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Odio cuando mis maestros me hablan con altanería. |
konuşmak, söz etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Hablaron de política durante una hora. Bir saat boyunca politikadan konuştular (or: söz ettiler). |
düşünmeden/pat diye söylemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) "¡No fui yo!", soltó abruptamente Jack a la defensiva. |
kötülemek, aleyhinde konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No deberías hablar mal de tu jefe: nunca sabes quién está escuchando. |
kötülemek(birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
iyi konuşmak, iyi şeyler söylemek, lehine konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Estás solicitando trabajo en esa empresa? Conozco al jefe: le hablaré bien de ti. |
hakkında konuşmak(bir konu) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Se le pidió que hable sobre el tema durante 30 minutos. |
adına konuşmaklocución verbal (birisinin) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Creo que es una buena idea, pero no puedo hablar en nombre de los demás. |
ile konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le gusta hablar con extraños en el autobús. |
olasılığını tartışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hablan de invadir el país. |
hakkında konuşma yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El próximo jueves voy a dar una charla sobre (or: dar una charla acerca de) literatura americana. |
daha yüksek sesle konuşmak(birisinden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Odio que la gente hable por encima de mí en las reuniones. Deja de intentar hablar por encima de mí. |
tartışarak çözmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tenemos que hablar acerca de tu novia. |
bağırarak söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çok daha azexpresión (coloquial) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El viernes no tuve tiempo de corregir las traducciones, y el sábado ni hablar. |
irtibat halinde olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Todavía te mantienes en contacto con tus compañeros del colegio? |
konuyu kapatmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No paraba de mencionar mis problemas maritales, así que le dije que dejara de hablar de eso. |
boş konuşmak, saçma sapan konuşmak, boş boş konuşmak(figurado) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) No importa de qué hablemos en clase, Joanne siempre empieza a hablar sin parar sobre su vida privada. |
yavaş konuşmak, ağır konuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Mi abuelo es del campo y habla arrastrando las palabras. |
boş konuşmak(AR) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
ile konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mary quiere mejorar su español para poder conversar con cualquiera que conozca. |
uzun uzun konuşmaklocución verbal (bir konu hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) El profesor habló largo y tendido acerca de la historia antigua de Rusia. |
-e danışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quiero hablar con mi contable antes de decidir. |
konuşup durmak(bir şey hakkında) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Clive habló sin cesar sobre sus problemas en el trabajo. |
konuşmak(bir şeyi birisiyle) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pete accedió a discutir el asunto con su padre. |
kötülemeklocución verbal (bir şeyi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gorge no hizo nada más que hablar mal de la obra durante toda la noche. |
konuşmaya başlamaklocución verbal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Otra vez empezó a hablar de su novio, ya estoy cansada de escucharla. |
hakkında konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
küçümsemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No deberías hablar mal de él de esa manera. |
tartışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Vamos a hablar sobre tus planes de la facultad. |
basitleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Deberías bajar el nivel de tu presentación para esta audiencia. |
sesi titremek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) María hablaba con la voz temblorosa mientras trataba de no llorar. |
zırvalamak(gayri resmi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) James tiende a hablar sin decir nada cuando se pone nervioso. |
heyecanla/öfkeyle konuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Edmundo despotricaba contra sus colegas, últimamente lo ponen nervioso. |
anlamsızca konuşmak(bir şey hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
konuşup durmaklocución verbal (bir şey hakkında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Tanya no para de hablar de lo horrible que es su jefe. |
İspanyolca öğrenelim
Artık hablar'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
hablar ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.