İspanyolca içindeki y ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki y kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte y'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki y kelimesi ve, ile, Y harfi, ki, ve sonra, artı, ile, ve, -ca, -ce, -e karşılık, ayrıca, ile, ve, geçe, ama, kullandıktan sonra atılabilen, sıcacık, rahat ve sıcak, (cilt) terli/ıslak, siyah-beyaz, çeşitli, çeşit çeşit, çabucak, çarçabuk, yumuşak şekerleme, seçkin sınıf/kimseler, elit/kalburüstü sınıf, dar görüşlü beyaz/fakir çiftçi, tahterevalli, gürültü patırtı, tantana, unla tereyağı pişirilerek hazırlanan karışım, meyane, (ABD) Göçmenlik Bürosu, atletizm müsabakası, AHÖKM, kurallar, kaideler, tırmanmak, çıkmak, deneme yanılma yolunu kullanan, deneme yanılmalı, boş, amaçsız, maksatsız, kırklı yaşlarında, kasılarak yürüme, kurumla yürüme, siyah-beyaz, acımasız davranış, çekişme, fasa fiso, isimler, adlar, hizalamak, normal, sıradan, genel, açık, aptalca, salakça, süpürgelik, Victoria ve Albert Nişanı, işler, gel buraya, birbirine bağlamak, ne olmuş yani, ne olacak, birbirine bağlamak, sosyete, gözetim, nezaret, asma yük arabası, el arabası, ıvır zıvır, komisyonculuk yapmak, nasıl olur, fakir, yoksul, hızlı, çabuk, çok zayıf, sıska, bir deri bir kemik, olağan, alışılmış, her zamanki, normal, tıknaz ve sağlam yapılı, nemli, ıslak, rutubetli, sıradan, boncuk gibi, ölüp gitmiş, tüm, bütün, (başarıyla/alnının akıyla) tamamlanmış, bitirilmiş, ellilerinde, yakın ve uzak, yalnız, yalnızca, sadece (tek bir amaçla), az ve öz, kısa ve öz, sağlıklı, sıradan, sağ salim, kırklarında, altmışlarında, tam yetkili, açıkça, açık açık, falan filan, vesaire vesaire, ve benzeri/diğerleri, uzun uzadıya, ileri geri, laf aramızda, söz aramızda, günden güne, gece gündüz, canı gönülden, seve seve, hastalıkta ve sağlıkta, işte böyle, açık ve net, açık seçik, gece gündüz, sürekli, durmadan, şimdi ve sonsuza dek, her zaman, ucuza, ucuz olarak, tekrar tekrar, defalarca, tekrar tekrar, öncelikle, buna rağmen, iyisiyle kötüsüyle, hatta, orada burada anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
y kelimesinin anlamı
ve, ile
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Compré cerveza y vino Marketten bira ve şarap aldım. |
Y harfi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¿Cuántas 'y' hay en 'mystify'? |
ki
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Trabaja duro y triunfarás. Daha sıkı çalış ki başarılı olasın. |
ve sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Me vestí y bajé las escaleras. Giyindim ve sonra aşağıya indim. |
artı(matematik) Dos y dos son cuatro. |
ileconjunción (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Tengo que elegir entre caminar y conducir. |
ve
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Esto te hará sentir caliente y cómodo. |
-ca, -ce
Caminó kilómetros y kilómetros. Kilometrelerce yürüdü. |
-e karşılık
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Hay profesores y profesores. |
ayrıca
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) La policía ha estudiado todas las pruebas y entiendo que han acusado a alguien en relación con el crimen. |
ile
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Trabaja de traductor y asistente administrativo a la vez. |
veconjunción (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) |
geçeconjunción (hora) (zaman) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Te veo esta tarde a las cuatro y cinco. |
ama
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Incluso si hacemos el mismo trabajo, él gana $50.000 al año mientras que yo solo gano $40.000. |
kullandıktan sonra atılabilen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Siempre usamos platos y vasos desechables cuando damos una fiesta para que la limpieza sea más fácil. |
sıcacık, rahat ve sıcak
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El tiempo de fuera era horrible, pero Mark se sentía a gusto y caliente frente al fuego. |
(cilt) terli/ıslak(coloquial) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La piel de la mujer inconsciente estaba sudada y el rostro estaba rosado. |
siyah-beyaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La familia no podía comprar un televisor nuevo, así que miraban los programas en una vieja pantalla monocromática. |
çeşitli, çeşit çeşit
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El heterogéneo elenco tuvo una actuación sorprendentemente buena. |
çabucak, çarçabuk
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Espérame aquí. ¡Enseguida vuelvo! |
yumuşak şekerleme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Anne les compró dulce a sus hijos. |
seçkin sınıf/kimseler, elit/kalburüstü sınıf
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Una pequeña élite controla todos los ascensos en la universidad. |
dar görüşlü beyaz/fakir çiftçi(voz inglesa) (ABD'nin güney eyaletlerinde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No los escuches, son unos redneck. |
tahterevalli(ES) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Las hermanas jugaban juntas en el balancín. |
gürültü patırtı, tantana
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No entiendo por qué algunos hacen tanto lío por la ortografía. |
unla tereyağı pişirilerek hazırlanan karışım, meyane(cocina, voz francesa) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Para hacer una buena salsa, primero tienes que hacer un roux. |
(ABD) Göçmenlik Bürosu(sigla) (kısaltma) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El SIN envió una carta a la nueva casa del inmigrante. |
atletizm müsabakası
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Talia es buena en casi todos los deportes, pero sobresale en atletismo. |
AHÖKM(sigla en inglés) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kurallar, kaideler
Acá hay una lista de normas para tener peces tropicales. |
tırmanmak, çıkmak(bir yere) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Él escaló con habilidad el árbol y cogió un mango. |
deneme yanılma yolunu kullanan, deneme yanılmalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
boş, amaçsız, maksatsız(discurso) (konuşma, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La dispersa charla parecía infinita. |
kırklı yaşlarında(informal) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi padre empezó a perder el pelo cuando era cuarentón. |
kasılarak yürüme, kurumla yürüme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Por el pavoneo que se traía, los compañeros de Nina sabían que estaba contenta consigo misma. |
siyah-beyaz
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sorprendentemente, la fotografía monocromática tenía mucho detalle. |
acımasız davranış
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çekişme(figurado) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No lograrán hacer nada hasta que detengan la lucha y empiecen a tirar los dos para el mismo lado. |
fasa fiso(argo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Audrey and Tania habían bebida y se quedaron hasta la madrugada hablando de tonterías. |
isimler, adlar
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Los nombres del Sr. Wilson son Howard y Nicholas. |
hizalamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Por favor alineá los cuadros en la pared para que estén todos derechos. |
normal, sıradan, genel
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Es un martillo común, no tiene nada de especial. Hiçbir özelliği yok, sıradan bir çekiç işte. |
açık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Siempre es mejor decir la pura verdad. |
aptalca, salakça
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vivían locamente y nunca ahorraban nada. |
süpürgelik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los lados del cajón están fijados con ensambladuras. |
Victoria ve Albert Nişanı(sigla) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
işler
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Siempre está hablando de las actividades de sus vecinos. |
gel buraya
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) El vendedor gritó: "¡Acérquense, acérquense todas las damas, zapatos a mitad de precio!" |
birbirine bağlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
ne olmuş yani, ne olacakinterjección (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Mario gana más dinero que tú. ¿Y? |
birbirine bağlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) En este poema, el poeta exitosamente interconecta la alegría y el enojo. |
sosyete
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Se cree mejor que nosotros, y le gusta relacionarse con la élite. |
gözetim, nezaret
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Necesitamos supervisión para el baile del colegio. |
asma yük arabası, el arabası(voz inglesa) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El tranvía estaba enganchado al trolley. |
ıvır zıvır(abreviatura) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
komisyonculuk yapmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Se dedica a especular con acciones. |
nasıl olur
¿Qué tal si vamos al cine esta noche? |
fakir, yoksul
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jenna no gana mucho y está prácticamente en la pobreza. |
hızlı, çabuk(caminar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marcia camina a paso ligero. |
çok zayıf, sıska, bir deri bir kemik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Los prisioneros estaban escuálidos y sufrían graves problemas de salud. |
olağan, alışılmış, her zamanki, normal
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) En estos tiempos es común que alguien cuente su vida en un blog. |
tıknaz ve sağlam yapılılocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Al bajo y fornido chaval le costó cerrar la cremallera de su chaqueta. |
nemli, ıslak, rutubetlilocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Greg decidió no alquilar ese departamento frío y húmedo. |
sıradan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
boncuk gibi(ojos) (göz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ölüp gitmişlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Recuerdo a mi profesora de cuarto grado, debe estar muerta y enterrada desde hace años, seguro. |
tüm, bütünlocución pronominal (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Debes chequear todas y cada una de las palabras en una cita textual. |
(başarıyla/alnının akıyla) tamamlanmış, bitirilmişlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Una vez cruzada la frontera, estarás sano y salvo. |
ellilerinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La policía quiere hablar con un hombre de cincuenta que fue visto cerca de la escena del crimen. |
yakın ve uzaklocución adverbial (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Enfocar la cámara puede ser un problema en tomas donde hay objetos cerca y lejos. |
yalnız, yalnızca, sadece (tek bir amaçla)locución adjetiva Los banqueros de Wall Street son ladrones, puro y simple. |
az ve öz, kısa ve özlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sus respuestas a la policía fueron buenas y breves. |
sağlıklılocución adjetiva (familiar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mi padre cumple 98 años y aún está vivito y coleando. |
sıradanlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) No buscaba nada sofisticado. Sólo quería una casa común y corriente donde pasar el verano tranquilo. |
sağ salimlocución adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La carretera tenía hielo pero nuestro conductor nos trajo a casa sanos y salvos. |
kırklarında(estar) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Su piel era tan clara y suave que nunca adivinarías que está en los cuarenta. |
altmışlarında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La sospechosa es una mujer de sesenta y tantos. |
tam yetkili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Juan finalmente era un profesor de pleno derecho. |
açıkça, açık açık
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
falan filan, vesaire vesaire
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tuve que llenar un formulario con mi nombre, dirección y demás. |
ve benzeri/diğerleri
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Las víctimas del desastre necesitan con urgencia agua, comida, medicamentos y demás. |
uzun uzadıyaexpresión (coloquial) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
ileri gerilocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) ¡Estuve yendo para un lado y para el otro todo el día! |
laf aramızda, söz aramızda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quiere que la gente crea que fue todo trabajo de ella, pero entre nosotros, yo hice la mitad. |
günden güneexpresión (fam) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Me pone enferma tener que hacer lo mismo un día sí y otro también. |
gece gündüzlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Edgar ha estado trabajando día y noche para dejar lista la casa. |
canı gönülden, seve seve
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Miranda se entregó en cuerpo y alma a la canción. |
hastalıkta ve sağlıktalocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tony siempre se tomó en serio la promesa de cuidar a su mujer en la salud y en la enfermedad. |
işte böyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Lucy estaba acá y de repente desapareció. |
açık ve net, açık seçiklocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Se lo dijiste alto y claro; yo creo que lo ha entendido perfectamente. |
gece gündüz, sürekli, durmadan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Trabajamos noche y día (or: día y noche) para cumplir con la fecha de entrega. |
şimdi ve sonsuza dek, her zaman
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi amor, te amaré ahora y siempre. |
ucuza, ucuz olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Había comprado el traje con poco dinero, y la tela barata lo dejaba en evidencia. Hizo la película con poco dinero usando una cámara portátil. |
tekrar tekrar, defalarca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi hermana me sacó de quicio cantando la misma canción una y otra vez. Los gimnastas y patinadores artísticos deben practicar cada rutina una y otra vez. |
tekrar tekrarlocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Cuando practicas debes hacer lo mismo una y otra vez. |
öncelikle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Antes que nada leamos el acta de la reunión anterior. |
buna rağmenlocución conjuntiva (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Él era un sinvergüenza y un holgazán pero así y todo ella lo amaba. |
iyisiyle kötüsüyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Seré tu esposa en las buenas y en las malas. |
hatta
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sé que a ella no le gusta su música, y si vamos al caso, ¡a mí tampoco! |
orada buradalocución adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vivía una vida sin rumbo, yendo aquí y allí pero sin establecerse en ningún lado. |
İspanyolca öğrenelim
Artık y'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
y ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.