Fransızca içindeki gagner ne anlama geliyor?
Fransızca'deki gagner kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte gagner'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki gagner kelimesi kazanmak, birinci gelmek, kazanmak, galip gelmek, kazanmak, kazanmak, varmak, kazanmak, kazanmak, kar elde etmek, kar sağlamak, kazanmak, elde etmek, ileri gitmek, kazanmak, sonuçta kazanmak, kazanmak, galibiyet, kazanmak, galip gelmek, kazanmak, kazanmak, kazanmak, kazanmak, kazanmak, istediği şekilde yaptırmak, (fikir, vb.) hakim olmak, başına gelmek, fayda, yarar, ıslah etmek, tarıma elverişli duruma getirmek, -e sirayet etmek, (spor) kazanmak, galip gelmek, toplamak, şampiyonluğu kazanma, zamandan tasarruf etmek, para kazanmak, kazanmak, (mali) düşüş, düşme, kolay kazanmak, zaman kazanmak, vakit kazanmak, kıt kanaat geçinmek, idare etmek, güvenini kazanmak, kolaylıkla kazanmak, kolayca galip gelmek, kalbini kazanmak, kalbini fethetmek, kar etmek, geçimini sağlamak, sınırı aşmak, sınırı ihlal etmek, nüfuzu artmak, kabul görmek, -erek kazanmak/elde etmek, faydalanmak, yararlanmak, revaç, rağbet, uzak ihtimal, para kazanmak, telafi etmek, kâr sağlamak, kâr getirmek, kâr etmek, kâr elde etmek, geçerlilik, mars etmek, geçiştirmek, çocukları cinsel emeller için kandırmak, kazanç, değmek, kazanmak, kâr etmek, istemek, talep etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
gagner kelimesinin anlamı
kazanmak(maçı, oyunu, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Notre équipe a gagné le match 3-2. Takımımız maçı 3-2 kazandı. |
birinci gelmek, kazanmak, galip gelmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Notre équipe a gagné. Takımımız birinci geldi. |
kazanmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a gagné cinq nouveaux clients le mois dernier. Geçen ay beş yeni müşteri kazandı. |
kazanmak(ödül) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous avons gagné un appareil photo comme prix à la tombola. Çekilişte ödül olarak bir fotoğraf makinası kazandık. |
varmakverbe transitif (bir yere) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A trois heures, l'armée gagnait les murs de la ville. |
kazanmakverbe transitif (başarmak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Grâce à ton travail acharné, tu as gagné ta place au sein du comité de direction. |
kazanmakverbe transitif (de l'argent) (para) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Combien allez-vous gagner (or: toucher) par semaine à votre nouveau travail ? Yeni işinde haftada ne kadar kazanacaksın? |
kar elde etmek, kar sağlamakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La bourse a gagné 3 % la semaine dernière. |
kazanmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) C'est en travaillant dur qu'il a obtenu sa promotion. |
elde etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les citoyens obtinrent le droit d'envoyer leurs enfants dans une autre école. Vatandaşlar, çocuklarını farklı okullara gönderebilme hakkını elde ettiler. |
ileri gitmek(montre) (saat, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'horloge prend une seconde d'avance chaque semaine. |
kazanmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le candidat a obtenu (or: gagné) beaucoup de sympathisants. |
sonuçta kazanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dans les films d'action, ce sont généralement les gentils qui gagnent à la fin. |
kazanmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
galibiyetverbe intransitif (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'important n'est pas de gagner mais de participer. |
kazanmak, galip gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce fut un match difficile, mais au final nous avons gagné. |
kazanmakverbe transitif (kumarda, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a gagné plusieurs milliers de dollars au casino. |
kazanmakverbe transitif (para) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils pensent gagner plus d'un million de dollars. |
kazanmakverbe transitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ils ont gagné sept fois la saison passée. |
kazanmakverbe transitif (de l'argent) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jeff gagne 80 000 $ par an. |
kazanmakverbe transitif (un contrat) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Sa société a gagné (or: a décroché) un gros contrat avec le gouvernement. |
istediği şekilde yaptırmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le président de l'entreprise a réussi à gagner le contrat pour servir ses intérêts professionnels. Tu as les billets ? Génial : je savais que tu réussirais ! |
(fikir, vb.) hakim olmak(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'idée d'une révolution commença à imprégner l'ensemble de la société. |
başına gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Un étrange sentiment de joie me submergea (or: me gagna). |
fayda, yarar(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'y a aucun intérêt à être grossier avec les gens. |
ıslah etmek, tarıma elverişli duruma getirmek(terres) (arazi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La décharge a été réaménagée pour un projet commercial. |
-e sirayet etmekverbe transitif (figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La bonne humeur du professeur a contaminé (or: a gagné) toute la classe. |
(spor) kazanmak, galip gelmek(Sports) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'était un match serré, mais l'équipe locale a fini par gagner (or: s'imposer). |
toplamakverbe transitif (un soutien) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le parti politique a essayé d'obtenir (or: de gagner) le soutien des électeurs. |
şampiyonluğu kazanmaverbe transitif (spor) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
zamandan tasarruf etmekverbe transitif (du temps) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Notre nouveau procédé fait gagner du temps. Bu yeni işlem zamandan tasarruf etmemizi sağlayacak. |
para kazanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si tu peux te permettre de ne pas travailler, c'est parce que je gagne suffisamment d'argent. |
kazanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'homme politique gagnait en popularité chaque semaine. |
(mali) düşüş, düşme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Certaines composantes du projet ont dû être abandonnées à cause d'un déficit dans le budget. |
kolay kazanmak(mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
zaman kazanmak, vakit kazanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La principale utilisation du médicament est de gagner du temps en ralentissant la propagation de la maladie. |
kıt kanaat geçinmek, idare etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle gagne à peine de quoi vivre avec ses deux emplois à temps partiel. |
güvenini kazanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai réussi à gagner la confiance de notre nouveau client. Il a gagné la confiance de ses responsables par son excellent travail. |
kolaylıkla kazanmak, kolayca galip gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous savions que notre équipe gagnerait haut la main. |
kalbini kazanmak, kalbini fethetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le fils de notre nouveau voisin a gagné mon cœur quand il a ramassé les feuilles pour nous. |
kar etmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pour chaque billet vendu, on gagne de l'argent. |
geçimini sağlamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il gagne sa vie en faisant des petits boulots. |
sınırı aşmak, sınırı ihlal etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le lierre de notre voisin empiète chez nous mais celui-ci refuse de le couper. |
nüfuzu artmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les grandes compagnies ont gagné en importance au fil des décennies. |
kabul görmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) De nombreux articles publiés ont aidé mon médecin à être reconnu dans le milieu médical. |
-erek kazanmak/elde etmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Qu'est-ce que tu as à gagner à mentir là-dessus ? |
faydalanmak, yararlanmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On a tout à gagner à être patient. |
revaç, rağbet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les billets en plastique ont pris de l'ampleur dans plus de 30 pays au cours des dernières années. |
uzak ihtimallocution verbale (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Même si ce cheval avait peu de chances de gagner, il a quand même remporté la course. |
para kazanmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle n'a pas pu trouver un rôle au théâtre et a été contrainte de gagner sa vie en tournant dans des publicités. |
telafi etmeklocution verbale (kaybedilen zamanı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Afin de gagner du temps, Ian a dû travailler durant sa pause déjeuner. |
kâr sağlamak, kâr getirmek, kâr etmek, kâr elde etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) En faisant des placements judicieux, nous gagnerons de l'argent. Yeni tarım kanunu çiftçilere kazanç getirecektir (or: kazanç sağlayacaktır). |
geçerlilik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les idées de Darwin prirent bientôt de l'ampleur. |
mars etmeklocution verbale (Backgammon) (tavla) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
geçiştirmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) James dit qu'il ne peut pas envoyer le rapport parce que sa connexion Internet ne fonctionne pas, mais je crois qu'il essaie de gagner du temps parce qu'il ne l'a pas encore terminé. |
çocukları cinsel emeller için kandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kazanç(dans une question) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quand j'ai demandé à Jake ce qu'il faisait dans la vie, il m'a dit qu'il tondait des moutons. |
değmek(bénéfique) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'est généralement payant d'être gentil avec les gens. İnsanlara iyi davranmaya değer. |
kazanmak, kâr etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'entreprise de Ben avait rapporté environ vingt mille dollars net à la fin de la première année. |
istemek, talep etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le gouvernement a cherché à obtenir les faveurs des groupes religieux. |
Fransızca öğrenelim
Artık gagner'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
gagner ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.