İngilizce içindeki know ne anlama geliyor?
İngilizce'deki know kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte know'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki know kelimesi bilmek, bilmek, haberi olmak, tanımak, aşina olmak, bilmek, ezbere bilmek, ayırt etmek, tanımak, tanımak, bilmek, olarak bilmek, olarak tanımak, bildiğim kadarıyla, bildiğin gibi, tanımak, tanımak, birbirini tanımaya başlamak, ne bileyim, ne bileyim ben, nereden bileyim, bilmiyorum, biliyorum, (bir konuda) çok bilgisi olmak, haberi olmak, bilgili olmak, bilgi sahibi olmak, aslını bilmek, ezbere bilmek, ezbere bilmek, çok iyi bilmek, kesin olarak bilmek, çok iyi bilmek, yapmayı bilmek, becerisi olmak, içgüdüsel olarak bilmek/hissetmek, haberi olmamak, tüm ayrıntılarıyla/detaylarıyla bilmek, olup bitenleri bilmek, işini, vb. iyi bilmek, teknik bilgi, çok bilmiş kimse, bilgi vermek, haber vermek, haberim olsun, yani, anlarsın ya anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
know kelimesinin anlamı
bilmektransitive verb (comprehend) (anlamak, kavramak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I know the answer. Bu sorunun cevabını biliyorum. |
bilmek, haberi olmaktransitive verb (be aware) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Does he know that we've arrived? Geldiğimizi biliyor mu? |
tanımaktransitive verb ([sb]: be acquainted) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Do you know Julie? |
aşina olmak, bilmektransitive verb (be conversant, familiar) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He knows football better than anyone. |
ezbere bilmektransitive verb (have memorized) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) She's only three but she knows the alphabet. |
ayırt etmektransitive verb (distinguish) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He doesn't know a flower from a weed. |
tanımaktransitive verb (recognize) (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I knew my estranged father as soon as I set eyes on him. |
tanımak(be aware [sb], [sth] exists) (birisini, bir şeyi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I know of him, but he's not really a friend. |
bilmekintransitive verb (hold in mind as fact) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) If you don't know, then we need to find someone who does. |
olarak bilmek, olarak tanımaktransitive verb (perceive) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I know her as a woman of integrity. |
bildiğim kadarıylaadverb (to my knowledge) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) As far as I know, the bank approved the loan. The boss is in his office, as far as I know. |
bildiğin gibiexpression (you are already aware) As you know, the building will be demolished on Saturday. |
tanımakverbal expression (grow familiar) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) You're not the woman I've come to know. You've changed. |
tanımakverbal expression (become familiar with) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I need to get to know you before we start a business together. I would like to get to know you better. |
birbirini tanımaya başlamakverbal expression (become better acquainted) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The two men got to know each other while they were both at college. |
ne bileyim, ne bileyim ben, nereden bileyimexpression (informal (I don't know) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Why are you asking me if it's going to rain tomorrow? How should I know? |
bilmiyoruminterjection (informal (declaration of ignorance) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) "Who's that woman talking to your brother?" "I don't know." |
biliyoruminterjection (I am already aware) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) I know that! You don't have to explain it to me! |
(bir konuda) çok bilgisi olmakverbal expression (informal (be experienced in [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) After 20 years on the job, he knows a thing or two about construction. |
haberi olmak(be aware) (bir şeyden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Do you know about the recent policy changes? |
bilgili olmak, bilgi sahibi olmak(be well informed) (bir konuda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) That professor really knows about European history. |
aslını bilmek(informal (be sufficiently wise) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Shame on you – at your age you should know better! |
ezbere bilmekverbal expression (have memorized) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The students had to know the poem by heart. |
ezbere bilmekverbal expression (informal (be completely familiar with) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I never get lost in this neighborhood; I know it by heart. |
çok iyi bilmekverbal expression (slang, potentially offensive (be aware) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Don't play coy with me, you know damn well what I'm talking about! |
kesin olarak bilmekverbal expression (be sure) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Until we know for certain, I think it is best to just be patient. |
çok iyi bilmekverbal expression (be very much aware) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He knew full well that what he was doing was illegal, but it didn't stop him. |
yapmayı bilmekverbal expression (be able to do [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Do you know how to swim? |
becerisi olmakverbal expression (be able, have skill) (bir konuda, işte) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I'd love to make my own clothes but I don't know how. |
içgüdüsel olarak bilmek/hissetmek(sense) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) As soon as Carmel saw Anne's face, she knew instinctively that something was wrong. |
haberi olmamak(be ignorant) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I know nothing about that. |
tüm ayrıntılarıyla/detaylarıyla bilmekverbal expression (informal (be familiar with features) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Chloe clearly knows the ins and outs of the real estate business. |
olup bitenleri bilmekverbal expression (informal, figurative (understand the situation) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) She says the cheque is in the mail, but I know the score - she's trying not to pay us. |
işini, vb. iyi bilmekverbal expression (informal (be an expert) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) My history teacher really knows her stuff. She has an answer for everything! |
teknik bilginoun (technical knowledge) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I don't have the know-how to fix it. |
çok bilmiş kimsenoun (pejorative, informal (person: clever, arrogant) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That kid who got 100 percent in science and math is such a know it all! |
bilgi vermekverbal expression (inform) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We'll let you know our decision after the meeting. |
haber vermekverbal expression (notify, warn) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Please let me know when you are going to the market, so I can send my brother along to help you. |
haberim olsuninterjection (tell me) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Can you come to my party? Let me know! |
yaniinterjection (informal (filler) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
anlarsın yainterjection (informal (seeking agreement, understanding) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
İngilizce öğrenelim
Artık know'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
know ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.