Fransızca içindeki pars ne anlama geliyor?
Fransızca'deki pars kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte pars'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki pars kelimesi satılmak, ölmek, vefat etmek, ayrılmak, terketmek, gitmek, gitmek, yola çıkmak, ayrılmak, (uçak, tren, vb.) kalkmak, hareket etmek, taşınmak, arabayla uzaklaşmak, gitmek, çekip gitmek, yola çıkmak, yürüyüp gitmek, yürüyüp gitmek, geri çekilmek, yolculuğa çıkmak, yola çıkmak, yıkanarak çıkmak, kapmak, havada kapmak, yola çıkmak, terk etmek, terk etmek, yolculuğa çıkmak, seyahate çıkmak, gitmek, ölmek, çıkmak, ayrılmak, yola çıkmak, gitmek, güneyde, kaçıp gitmek, gitmek, yola çıkmak, çalışmak, işlemek, gitmek, gayretle bir işe başlamak, gruptan ayrılmak, hızla koşmak, fırlama, ok gibi fırlama, tatil yapmak, hızla koşmak, atılmak, fırlamak, ayrılmak, çıkmak, tümüyle yanmak, yanıp yok olmak, fırlamak, fırlayıp çıkmak, gizlice sıvışmak, zannetmek, farz etmek, varsaymak, yakmak, bundan böyle, bundan sonra, artık, şimdiden sonra, - den toplanıp gitmek, ayrılmak, terketmek, bağlantı yapmak, bozulmak, kışkışlamak, kovalamak, -den beri, -den itibaren, gözetlemek, bundan böyle, şimdiden sonra, şu andan itibaren, azalan/düşen, bundan böyle, sıfırdan başlayarak, o andan itibaren, gitmem lazım, gitmem gerek, itibarı ile, -den itibaren, -e gitmek, -den itibaren, hatalı/erken çıkış yapmak, aramaya gitmek, aramaya çıkmak, izne çıkmak, izne ayrılmak, evi terketmek, niyeti iyi olmak, kötü bir niyeti olmamak, -e yolculuk etmek, -e seyahat etmek, gemi yolculuğuna çıkmak, çalıp kaçmak, tatile çıkmak, sürüklenmek, uzun uzun yürümek, uzun yürüyüşe çıkmak, ayrılmak istemek, uçakla ayrılmak, gizlice çıkmak, yanlış inanışa kapılmak, hızla uzaklaşmak, dönüp gitmek, aceleyle çıkmak, öfkeyle çıkıp gitmek, öfkeyle çıkıp gitmek, yüzüp gitmek, hızla çıkmak, sıvışmak, tüymek, toz olmak, -e gitmek, (ödül, vb.) kolayca kazanmak, geliştirmek, başka yöne, başka tarafa, ileriye doğru, dağınık, savaşa gitmek, harbe gitmek, geziye çıkmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
pars kelimesinin anlamı
satılmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le livre rare partira vite lors de la vente aux enchères. |
ölmek, vefat etmekverbe intransitif (euphémisme : mourir) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il est parti juste après minuit, avec sa femme à ses côtés. |
ayrılmak, terketmek, gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu ferais mieux d'y aller. Il est tard. Geç oldu. Artık gitsen iyi olur. |
gitmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Allez, ma chérie, on doit partir. |
yola çıkmakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous nous sommes levés tôt pour partir avant 7 h. |
ayrılmakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Est-ce que John est là ? Non, il est déjà parti. |
(uçak, tren, vb.) kalkmak, hareket etmek(train) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le train part toujours à l'heure. |
taşınmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) À 18 ans, je suis parti de chez mes parents pour aller vivre en ville. |
arabayla uzaklaşmakverbe intransitif (en voiture) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Elle a essuyé une larme quand il est parti. |
gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous devons partir à 8 heures si nous voulons arriver à l'heure à la fête. |
çekip gitmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Partir au milieu d'une conversation est quelque chose qu'il fait tout le temps. |
yola çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On devra partir très tôt pour éviter les bouchons des heures de pointe. |
yürüyüp gitmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Plutôt que de se disputer avec moi, il a préféré partir. |
yürüyüp gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il s'est fâché et est parti. |
geri çekilmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) J'ai dû partir parce que sinon, j'aurais fini par les insulter. |
yolculuğa çıkmakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Henry avait hâte de partir seul. |
yola çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils sont partis pour Londres tôt le lendemain matin. // Nous partirons à 5 h du matin. |
yıkanarak çıkmak(saleté,...) (leke, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La boue part facilement. |
kapmak, havada kapmakverbe pronominal (changement de sujet : tickets,...) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les billets sont tous partis le matin même de leur mise en vente. |
yola çıkmakverbe intransitif (personne) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Tim a fait ses sacs et est prêt à partir. |
terk etmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si l'on te maltraite, tu dois partir. |
terk etmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quand Sally a perdu son emploi, son mari est parti. |
yolculuğa çıkmak, seyahate çıkmak(aller en vacances) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Oliver a comme projet de partir ce week-end. |
gitmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a quitté la ferme familiale et est parti dans une grande ville pour trouver du travail. |
ölmek(euphémisme : mourir) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çıkmakverbe intransitif (tache,...) (leke, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce rouge à lèvres a une jolie couleur mais il part facilement. |
ayrılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yola çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
gitmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) À la fête, j'ai commencé à ne pas me sentir bien, alors je suis parti. |
güneydeverbe intransitif (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ils sont partis dans le sud pour la semaine. |
kaçıp gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nicole est partie sans nous dire où elle allait. |
gitmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Elle est partie sans un mot. |
yola çıkmakverbe intransitif (transport) (otobüs, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Quand part le bus ? |
çalışmak, işlemekverbe intransitif (machine : démarrer) (makine) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Nous avons eu besoin de mettre quatre fois de l'huile avant que la machine ne parte. |
gitmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Est-ce que tu es prêt ? Partons. |
gayretle bir işe başlamak(argo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu es prêt ? Partons. |
gruptan ayrılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les membres du groupe sont partis un par un jusqu'à ce qu'il ne reste que Nelson. |
hızla koşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le cambrioleur a foncé dans une allée en voyant la police débarquer. |
fırlama, ok gibi fırlama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tatil yapmak(des vacances) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous avons pris nos vacances en Argentine l'année dernière. |
hızla koşmak, atılmak, fırlamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les enfants se précipitèrent de l'autre côté de l'aire de jeu. |
ayrılmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Deux membres se sont séparés du reste du groupe pour forme le leur. |
çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lucy a quitté l'entretien en sentant qu'elle avait de bonnes chances de décrocher le travail. |
tümüyle yanmak, yanıp yok olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il regarda, désespéré, sa maison s'embraser. |
fırlamak, fırlayıp çıkmak(familier) (gayri resmi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
gizlice sıvışmak(gayri resmi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Je me suis délibérément assis dans le fond de la salle, près de la porte, afin de pourvoir m'esquiver si la réunion était ennuyeuse. |
zannetmek, farz etmek, varsaymak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Beaucoup de gens supposent que cravate et poste de cadre sont synonymes. Çoğu insan kravat takmanın itibarı arttırdığını zanneder. |
yakmak(ateş) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il faut être patient quand on allume (or: on fait partir) un feu ; ce n'est pas facile au début. |
bundan böyle, bundan sonra, artık, şimdiden sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
- den toplanıp gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mon propriétaire m'a donné une semaine pour quitter mon appartement. |
ayrılmak, terketmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je vais quitter cette ville cet après-midi à trois heures. Bugün saat üçte bu kasabadan ayrılıyorum. |
bağlantı yapmak(internet sayfasına) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bozulmak(négociations,...) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le syndicat a appelé à la grève après que les négociations ont échoué au sujet des retraites. |
kışkışlamak, kovalamak(gündelik dil) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tante Lydia nous a chassés de la cuisine pendant qu'elle préparait le dîner. |
-den beri, -den itibaren
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il s'est intéressé aux avions dès son plus jeune âge. Çocukluğundan beri uçaklara meraklıydı. |
gözetlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les cambrioleurs ont repéré la banque avant le braquage. |
bundan böyle, şimdiden sonra, şu andan itibaren
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Dorénavant, vous n'êtes plus les bienvenus chez moi. |
azalan/düşenlocution verbale (très fam) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Depuis qu'il a commencé à boire, sa vie est partie en couille. |
bundan böylelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) À partir de maintenant, tu dois m'avertir à chaque fois que tu rentres tard. |
sıfırdan başlayarakadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
o andan itibaren
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Bill fut tellement reconnaissant de l'aide que Jenny lui avait apportée qu'à partir de cet instant, ils devinrent meilleurs amis. |
gitmem lazım, gitmem gerek
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Désolée,il faut que j'y aille, mon taxi est là. |
itibarı ile
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) À partir de lundi, le bureau sera fermé. |
-den itibaren
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
-e gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je m'en vais au travail. À ce soir ! |
-den itibarenpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
hatalı/erken çıkış yapmak(koşucu) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
aramaya gitmek, aramaya çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Richard est parti à la recherche du chat perdu. |
izne çıkmak, izne ayrılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
evi terketmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) À dix-sept ans, elle est partie de chez elle pour aller à l'université dans une autre province. |
niyeti iyi olmak, kötü bir niyeti olmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Même si cela partait d'une bonne intention, ce que tu as dit était blessant. |
-e yolculuk etmek, -e seyahat etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) À l'automne prochaine, mon mari et moi allons faire en voyage en Nouvelle-Zélande. |
gemi yolculuğuna çıkmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çalıp kaçmak(voler) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La femme de ménage est partie avec l'argenterie. |
tatile çıkmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
sürüklenmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Un bateau dérivait au milieu du lac. |
uzun uzun yürümek, uzun yürüyüşe çıkmaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ils font une randonnée dans les Highlands en ce moment. |
ayrılmak istemeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après que son copain l'a frappée, Ophelia a décidé qu'elle voulait partir. |
uçakla ayrılmaklocution verbale (personne) (bir yerden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous partons en vacances en avion juste avant Noël. |
gizlice çıkmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Paul a regardé autour de lui et s'est rendu compte que Joe était encore parti en douce. |
yanlış inanışa kapılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'entreprise s'imagine qu'elle peut prendre des raccourcis pour obtenir les résultats qu'elle veut. |
hızla uzaklaşmakverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les voleurs sont partis en courant. |
dönüp gitmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
aceleyle çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Frank est parti précipitamment hier soir, je ne sais pas pourquoi. |
öfkeyle çıkıp gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après la dispute, il est parti furieux pour bouder. |
öfkeyle çıkıp gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yüzüp gitmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il n'a pas bien attaché le bateau, qui est donc parti à la dérive. |
hızla çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les voleurs sont partis précipitamment quand ils ont entendu l'alarme sonner. |
sıvışmak, tüymek, toz olmakverbe intransitif (gündelik dil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle est partie en courant quand elle a vu le criminel armé. |
-e gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Bientôt, les bacheliers vont partir pour l'université. |
(ödül, vb.) kolayca kazanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Après s'être introduit chez moi, le voleur est parti avec tous mes bijoux. |
geliştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le nouvel entraîneur principal a dit qu'il partirait des forces existantes de l'équipe. |
başka yöne, başka tarafa
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quand il vit le prix, il partit. |
ileriye doğru
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) À partir de la fin des années 1990, l'usage domestique d'Internet a énormément augmenté. |
dağınık(figuré) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
savaşa gitmek, harbe gitmeklocution verbale (personne) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
geziye çıkmak(long) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'été dernier, j'ai fait un voyage à Rome pour voir le Colisée. |
Fransızca öğrenelim
Artık pars'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
pars ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.