İspanyolca içindeki para ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki para kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte para'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki para kelimesi için, için, -mek için, diye, için, göre, için, amacıyla, -e doğru, için, için, konusunda, hususunda, için, gibi, için, diye, için, amacıyla, yan, bu doğrultuda, doğrultusunda, kadar, var olmak, için, diye, amacıyla, para, para, -e uygun, başına, her bir...için, durmak, kulaklarını dikmek, bırakmak, el sallayarak durdurmak, yapmayı kesmek, durmak, durmak, çağırmak, durdurmak, durmak, kesilmek, durdurmak, stop ettirmek, durdurmak, hareketsizce durmak, durdurmak, durmak, desteklemek, destek vermek, destek olmak, arka çıkmak, yavrulamak, doğurmak, yavrulamak, yavrulamak, yavrulamak, doğurmak, yavrulamak, doğurmak, yavrulamak, doğurmak, doğurmak, doğurmak, doğurmak, doğurmak, konfigürasyonsuz, kültürlü, okumuş, istihdam edilebilir, kutlama amaçlı, kapanın elinde kalan, sağlam, sonsuza kadar, ebediyyen, sonsuza dek, sonsuza kadar, ebediyen, doğruyu söylemek gerekirse, kes şunu, batmama, batmazlık, su yüzeyinde kalabilme, alkolle karıştırılan (meyve suyu, soda gibi) içecek, çatı malzemesi, çatı kaplama malzemesi, fare kapanı, hayran dergisi, fanzin, domuz yemi, kitap desteği, ekmek sepeti, zımpara makinesi, zımpara aleti, odunluk, sevgilisiyle kaçma, boktan, acıklı hikâye, saç yağı, mahalle, Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi, AHÖKM, vazgeçmek, cesaretini yitirmek, belli bir amaç için bir kenara ayırmak, kenara koymak, ertelemek, kayıkçılıkla ilgili, kayıkçılıkta kullanılan, şen şakrak, kör kütük sarhoş, daima, hep, sonsuza kadar, sonsuza dek, içten içe, gizliden gizliye, sonsuza kadar, ebediyyen, çarpık bir şekilde, çarpık olarak, eğri olarak, mutlu sonu yaşamak, monitör, gözleyici, atıştırmalık, (çocukların) okuma kitabı, hiç, hiçbir şey anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
para kelimesinin anlamı
içinpreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) El tenedor pequeño es para la ensalada; el grande, para el plato principal. Küçük çatal salata için, büyüğü ise ana yemek için kullanılır. |
içinpreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Es un libro ideal para una jovencita. Bu kitap çocuklara göre değildir. |
-mek için, diye
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Fui a la tienda para comprar leche. |
için
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Para mí, la película fue demasiado larga. Bu film benim için çok uzundu. |
görepreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Hace mucho calor para esta época del año. Yılın bu zamanına göre hava oldukça ılık. |
için, amacıylapreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Compré tela para confeccionar trajes. |
-e doğru
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Este tren va para Londres. |
içinpreposición (birisi) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Todos estos regalos son para ti. |
içinpreposición (başarmak, kazanmak) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Para llegar temprano a París, debéis coger el tren expreso. |
konusunda, hususundapreposición Tiene un don para los crucigramas. |
içinpreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Puede que para él haya llegado la hora de dimitir. |
gibipreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Para su horror, la pintura no estaba. |
için
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Fiona compró un nuevo libro para leer. |
diye
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Mo fue allá a recoger su pedido. |
için(formal) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Se organizó una reunión con el fin de encontrar soluciones al problema. |
amacıylapreposición (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Se formó un comité para determinar la causa del incendio. |
yanprefijo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bu doğrultuda, doğrultusundapreposición (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) He separado un poco de dinero para mis vacaciones de verano. |
kadarpreposición (süre) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Tienes que tener el trabajo terminado para el lunes. Raporu Pazartesi'ye kadar bitirmiş olman gerekiyor. |
var olmakpreposición (bir işte) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No cuentes conmigo para eso. |
için, diyepreposición (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Ella estudió mucho para poder convertirse en doctora. |
amacıyla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Para no llegar tarde, Jerry salió temprano. |
paranombre femenino (Yugoslav kuruşu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Había 100 paras en un dinar. |
paranombre masculino (eski Türk parası) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
-e uygunpreposición (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Este hombre está hecho justo para mí. |
başına, her bir...için
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) El estacionamiento cuesta 60 pesos por hora. |
durmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Por favor, espera a que el bus pare antes de bajarte. |
kulaklarını dikmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bırakmak(una actividad) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No me puedo concentrar si sigues golpeando los dedos contra el escritorio, ¡para! |
el sallayarak durdurmakverbo transitivo (con una seña) (araç) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Es muy difícil parar un taxi durante la hora pico. |
yapmayı kesmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gary no paraba de silbar muy desafinado hasta que Dave le dijo que parara. |
durmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ha parado de llover. |
durmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Emily siempre se está quejando de su novio, ¡nunca para! |
çağırmak(taxi) (taksi, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El portero le parará un taxi. |
durdurmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Puedes parar de hacer eso? |
durmak, kesilmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Me estás volviendo loca con tus preguntas, ¡para! |
durdurmak, stop ettirmek(otomobil, makina, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El aprendiz de manejo que iba delante nuestro paró el auto dos veces. |
durdurmak(araç, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Paró el coche para ver el mapa. |
hareketsizce durmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La pelota se paró colina abajo. |
durdurmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
durmak(auto) (taşıt) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El taxi se detuvo en el borde y la mujer se bajó. |
desteklemek, destek vermek, destek olmak, arka çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Apoyó el libro para poder leer y tejer al mismo tiempo. |
yavrulamak, doğurmakverbo intransitivo (vaca) (hayvan) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mayoría del ganado va a parir en primavera. |
yavrulamakverbo intransitivo (at) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
yavrulamakverbo intransitivo (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La elefanta parió después de 18 meses de gestación. |
yavrulamak(animal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Los labradores suelen parir entre seis y ocho cachorros. |
doğurmak(birisine bir şey) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La Reina parió tres hijas. |
yavrulamakverbo transitivo (general) (domuz) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La cerda está a punto de parir. |
doğurmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La gato ya parió. Los gatitos ya casi pueden abrir los ojos. |
yavrulamak(köpek) |
doğurmak(ES) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La loba parió dos crías. |
doğurmak(hijos) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mary parió otro niño. ¡Este es el séptimo que tiene! |
doğurmakverbo transitivo (general) (domuz) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La cerda parió ocho cerditos. |
doğurmakverbo intransitivo (hayvan) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La cerda parió tres crías. |
doğurmak(köpek) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El perro parió siete cachorros. |
konfigürasyonsuz(bilgisayar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Simon no quería molestarse en instalarlo todo él mismo, así que compró un producto preconfigurado. |
kültürlü, okumuş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kim cree que la ópera es demasiado intelectual para que gente normal pueda disfrutarla. |
istihdam edilebilir(informal) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Leo tiene algunos problemas de salud, pero debido a su extensiva experiencia aún es empleable. |
kutlama amaçlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kapanın elinde kalan
Ya no quiero esta bolsa de papas fritas: está disponible si alguien la quiere. |
sağlam(objeto) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Estas bolsas de plástico reforzadas no pueden rasgarse o romperse fácilmente. |
sonsuza kadar, ebediyyen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La familia parece permanentemente asentada del otro lado del océano. |
sonsuza dek, sonsuza kadar, ebediyen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) James sufrirá eternamente por los crímenes que cometió. |
doğruyu söylemek gerekirse
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sinceramente, sabía que el examen iba a ser difícil. |
kes şunu
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) ¡Basta! Ve a jugar a otro lado, estoy tratando de trabajar. |
batmama, batmazlık, su yüzeyinde kalabilme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Pat no tiene flotabilidad; simplemente se hunde como una piedra. |
alkolle karıştırılan (meyve suyu, soda gibi) içecek(bebida) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quiero una botella de vodka, sin mezclas. |
çatı malzemesi, çatı kaplama malzemesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La techumbre se está empezando a deteriorar y necesitamos reemplazarla. |
fare kapanı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Pusimos diez ratoneras esperando atrapar al menos un ratón. |
hayran dergisi, fanzin
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
domuz yemi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kitap desteği
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ekmek sepeti
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
zımpara makinesi, zımpara aleti
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Pasa una lijadora por el vestidor antes de pintarlo. |
odunluk
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sevgilisiyle kaçma(evlenmek niyetiyle) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
boktan(argo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) En mi opinión, Jake es un vago inútil. |
acıklı hikâye(irónico) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Continúa con el trabajo, ¡no quiero escuchar más tus tragedias! |
saç yağı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jared se llenó el pelo de brillantina. |
mahalle(voz inglesa) (Güney Afrika) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Las peleas callejeras son comunes en algunos townships. |
Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi(ABD) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
AHÖKM(sigla en inglés) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
vazgeçmek(figurado) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Estábamos planeando una fiesta pero casi todos se rajaron. |
cesaretini yitirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tenía planeado sacarla a bailar, pero al final se acobardó. |
belli bir amaç için bir kenara ayırmak, kenara koymak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Tendrá el comité fondos que aún no han sido destinados? |
ertelemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Decidió postergar la decisión de invertir hasta después de las elecciones presidenciales. |
kayıkçılıkla ilgili, kayıkçılıkta kullanılan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nos pasamos el día en el lago navegable del parque. |
şen şakrak(kişi, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Penny es popular por su personalidad efervescente. |
kör kütük sarhoş(borracho) (argo, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Estás ciego, no puedes ni caminar. No bebas tanto la próxima vez. |
daima, hep, sonsuza kadar, sonsuza dek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Siempre te amaré. Seni sonsuza dek seveceğim. |
içten içe, gizliden gizliye
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Estuve secretamente encantado de saber que venías. |
sonsuza kadar, ebediyyen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La tierra será conservada para su uso agrícola indefinidamente. |
çarpık bir şekilde, çarpık olarak, eğri olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi plan de decirle a Diane que la amaba terminó mal cuando apareció su madre de golpe. |
mutlu sonu yaşamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Encontraron al gato en el ático y la familia vivió felizmente. |
monitör, gözleyici(dinleme/gözetleme aleti) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El intercomunicador del bebé les permitía escucharlo desde la habitación de al lado. Bebek monitörü sayesinde diğer odadaki bebeğin sesini duyabiliyorlardı. |
atıştırmalık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Paul fue al bar por una pinta y un tentempié. |
(çocukların) okuma kitabı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Las cartillas del siglo XIX casi no tenían dibujos. |
hiç, hiçbir şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cuidé a mi hermana durante dos horas y no obtuve nada por cuidarla ese tiempo. |
İspanyolca öğrenelim
Artık para'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
para ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.